Güçlü – Zayıf Olmak ve Haklı – Haksız Olmak Üzerine
Okuduğum bir kitapta antik Yunan döneminde filozofların ülke yönetimi hakkında aralarındaki tartışmalara değinmişler.
Enteresan geldi.
Bundan 2300 küsur yıl önce de insanlığın yönetilme ile ilgili sorunları aynı imiş anlaşılan.
Alıntı aynen şöyle:
“Atina’da demokrasi ile felsefenin savaşta olduğu yıllarda Sofistler arasında iki düşünce çatışıyordu.
Bunlardan birine göre, insanlar doğuştan beri iyi ve eşittirler; toplumun kötü düzeni onları bozmakta, güçlüler güçsüzleri ezip, kanunlar güçlülerin elinde güçsüzlere karşı bir silah olmaktadır.
Öteki düşünceye göre ise , insanlar doğuştan ne iyi ne de eşittirler. Yalnız güçlü ve güçsüzler vardır, güçlünün güçsüzü yönetmesi, ezmesi tabiat gereğidir ve doğrudur, insan haklı olmaya değil kuvvetli olmaya bakmalıdır.
Bu iki düşünceden biri daha çok Atina öteki daha çok Sparta devletinden örnek alıyordu.
Biri daha çok halkçıların, öteki daha çok aristokratların ya da zenginlerin faydalandıkları görüşlerdir.”
Bu yazıyı okuyunca günümüzde de aynı görüşlerin aslen mevcut olduğunu gördüm.
Şimdi zalim devletlerin nasıl mazlumu ezdiğini daha iyi anlıyorum.
Zalimler için mazlumları ezmek gerçekten bu işin doğası, zalimlere göre önemli olan hak ve hukuk değil, güçlü olmak. öyle ya kuvvetli olunca zaten sen haklı oluyorsun.
Sonra yetiştirildiğim İslam medeniyetinin bu konularda ne kadar aydınlatıcı ve ilerici olduğunu düşündüm.
Çünkü İslam dininde ise güçlü olmak değil Hakk’a uygun davranmak önemli idi.
Haksız olan devletin idarecisi olsa haklı olan da gariban, sıradan maddi olarak gücü kuvveti olmayan bir kişi de olsa farketmezdi.
Önemli olan tarafların kim olduğu değil, Hakk’ın kimden yana olduğu idi.
Ne güzel.
Adalet önemli. Adalet olmadı mı aile hayatı da, iş hayatı da kamu hayatı da olmuyor azizim.
Leave a Reply
Want to join the discussion?Feel free to contribute!