2010 Basketbol Açılış Töreni’nden Akılda Kalanlar: Hatalar, Başarılar
Dün çok sevdiğim bir hocamız iftara davet etti. İftar sonrasında bir an gözümüz televizyona kaymışken, NTV’de canlı olarak yayınlanmakta olan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası açılış törenine denk geldik. Töreni izlerken hocam, kıymetli eşi ve diğer misafir arkadaşımız hep bir ağızdan organizasyonu eleştirir bulduk kendimizi. Dolayısıyla aslında burada sizlerle paylaştığım yorumlarda, onların da çok ciddi katkıları söz konusu. Buradan kendilerine teşekkürü borç bilirim.
Bahsettiğimiz 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası Açılışı haberlere göre tüm dünyada 172 ülkeden canlı olarak yayınlanmış. Bu sebeple etkinliği takip ederken hep aklımda şu sorular vardı “ Bu yapılanlarla 172 ülke aynı anda bizi izliyordu, Acaba nasıl bir etkinlik olacaktı? Biz nasıl temsil edilecektik?”
Açılışın İlk Etkinliği Çok Güzeldi
Bizim televizyonda ilk dikkatimizi çeken etkinlik “Cirque du Soleil” adlı ekibin turnuvaya özel hazırlamış oldukları gösteri idi. Basketbol temasını da içinde barındıran, ancak çok ciddi akrobasi hareketlerinin de yer aldığı bir gösteri idi. Çok keyifle seyrettik. Gösterilerdeki hareketlilik teması, sağdan soldan hoplayan, zıplayan insanlar teması bence çok iyiydi.
Sunucu Seçiminde 1 Doğru 1 Yanlış seçim
Programı sunmak üzere tiyatro oyuncusu Mehmet Ali ALABORA ve manken Tülin Şahin seçilmişti. Sunucu seçiminde Mehmet Ali Alabora bence doğru bir seçimdi. Çünkü tiyatroculuğun verdiği ezber yeteneğinin de katkısı ile olsa gerek, sunuş metinlerini kağıttan dahi okumadan başarılı bir şekilde sundu, vurgu ve tonlamaları başarılı idi. Sadece Mehmet Ali Alabora’nın bir ancak için şöyle diyeceğini sandım “ Şu an, şu dakika , tam burada bir İş Bankası şubesi daha açıyoruz” . Malum Mehmet Ali Alabora’nın başarılı İŞ Bankası reklamları o kadar etkili idi ki, kıyafeti de aynı reklam filimindekiler gibiydi. Bir an araya gizli bir reklam filmi girer mi diye düşünmeye başladım. Hatalı seçim ise Tülin Şahin’di. Tülin Şahin’in sesinin özellikle vurgulu yerlerde çatallaşması ve zaman zaman İngilizce okuduğu sunuş metinlerindeki takılmalar bence performansını olumsuz etkiledi. Kadın sunucu seçiminde başka isimler düşünülebilirdi kanaatindeyim
Açılış konuşmaları için seçilen yer ve teknik donanım felaketti
Açılış konuşmalarını yapmak üzere konuklar bir kürsü veya platform gibi bir yere çağırılmadı. Sunucular konuşmalarını gerçekleştirmek üzere “ mikrofona çağrıldılar”. Ben şaka zannettim. Ancak gerçekten, konuşmaların yapılacağı yer herhangi bir kürsü değildi. Sadece uzun boyluca sanki şarkı söylenmesi için planlanmış bir yer gibiydi. Bir mikrofon ve sağda ve solda olmak üzere konuşmacıların metinlerinin aktığı iki saydam ekran. Konuşmacılar Başbakan’ın çok başarı ile kullandığına inandığım “saydam ekran” teknolojisini kullanamayınca bence hoş olmadı. Ayrıca konuşmacıların arkasında protokoldeki insanların sıkılan yüz ifadelerini veya birbirleri ile konuşmalarını izlemek hiç de hoş değildi. Yapılması gereken çok basit bir şekilde konuşmacılar için bir kürsü ve kürsünün arkasında da birkaç metrelik sade bir arka fonla oluşturulmuş konuşma alanı tasarlanması idi.
Mehmet Ali Şahin’in Habersiz Konuşmaya Çağrılması
Mehmet Ali Alabora, konuşmasını gerçekleştirmek üzere Spordan Sorumlu Eski Devlet Bakanı, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’i mikrofona çağırması ( mikrofona çağırma ifadesi Alabora’ya aittir ) söz vermesi ayrı bir trajediye sebebiyet verdi. Mehmet Ali Şahin konuşmaya geldiğinde “ Ben konuşma yapacağını bilmiyordum, adaşım Mehmet Ali Alabora Bey’in sürprizi oldu” dedi. Açıkçası ben de bu anları tercümanın çevirmemesi için dua ettim. Böyle bir etkinlikte Meclis Başkanı’na söz hakkı verileceği önceden kendisine söylenmez mi? Bir eleştiri sayın Şahin’e böyle bir etkinliğe davet edildiğinde, Meclis Başkanı olarak kendisine söz hakkı verileceğini tahmin ederek çok kısa da olsa bir konuşma hazırlayıp gidemez miydi? Dolayısıyla anladığım kadarıyla Mehmet Ali Şahin’e söz hakkı verilmesine o anda karar verildi ve kendisine de haber verilmedi. Bu bence vahim bir hata. Protokolden kimlerin konuşacağı günler öncesinden alternatifli olarak belirlenmeliydi. Ancak Mehmet Ali Şahin’in de böyle bir durumu 172 ülkeden canlı yayınlanan bir törende açıklamak yerine çok kısaca herkese teşekkür etmesi ülkemiz itibarı adına daha iyi olurdu. Sonrasında organizasyon komitesi ile kişisel hesaplarını kendi aralarında konuşarak halledebilirlerdi. Hoş olmadı.
Mehmet Ali Alabora’nın Şahin’e esprisi veya takılması hiç hoş olmadı
Mehmet Ali Şahin konuşmasını tamamladıktan sonra yerine geçerken, Mehmet Ali Alabora kendisine “ Sayın Meclis Başkanımız benimle adaş değilsiniz aynı zamanda Tülin’le de soy adından adaşsınız” gibi garip, alakasız, hoş olmayan bir söylem gerçekleştirdi. Ayrıca soy adından adaş olunmaz. Çünkü “adaş” demek aynı adı paylaşan demek. Soyadı benzeyenler adaş olmazlar, soy adları aynı olur. Ama bunu da o anın heyecanına ve doğaçlamanın zorluklarına verebilriz. Adaş, hemşehrilik bağı gibi ilişkilere vurgu yapılacak bir yer değildi bence açılış töreni. Ayrıca Meclis Başkanı ile konuşulurken de kişiler değil ancak makama hürmet ve saygı kuralları da unutulmamalı idi. Hoş olmadı.
Bakanımız Faruk Nafiz ÖZAK’ın Konuşmasındaki Euro 2016 Vurgusu Olmadı, Yeri Değildi.
Bakan Bey’in açılış konuşmasının bir bölümünde değindiği ”Orada haksızlık yapıldı. Türkiye’nin hedefi şu anda olimpiyat. Yasamızı değiştiriyoruz, sorumluluğu İstanbul’a vereceğiz. İnşallah bu şehir bir gün olimpiyat yapacak. Türk insanı buna layıktır, bunu yapabilir’ konuşması da bence çok hoş olmadı. Bakanımızın Euro 2016 konusundaki görüşüne tamamen katılmama rağmen, bunun söylenme yeri burası değildi diye düşünüyorum. Bu tür işlerin takip edildiği lobicilik gibi bir alan varken, bu törende bu vurgu bence çok hoş olmadı. Belki biraz da duygusal bir açıklama içinde sanki doğaçlama olarak bu cümleler söylendi gibi geliyor. Ancak siyasette doğaçlama siyasetçileri çok zor durumlara düşürebilir.
Sanatçı Seçimlerini Neye Göre Yaptılar?
Programda yer alacak sanatçıları anons ederken, bir anda yanlış duyduğumuzu zannettik. Televizyonu izlerken hepimiz birbirimize baktık. Müslüm Gürses anons edilmişti. Hani burada arabesk kültüre vurup rant elde etmek gibi bir niyetim hiç yok ama. Birisi lütfen bana Müslüm Gürses’in “ Paramparça” adlı parçası ile nasıl bir tema ile çıktığımızı lütfen söyleyebilir mi ? Ardından Fatih Erkoç bir parça ile sahne aldı. Ki daha önce de orkestra ile eserler icra ettiğini de görmüştüm. Bence başarılı idi. Ardından Sezen Aksu sahne aldı. Sezen Aksu’nun yanında da Harris Alexiou ve İtalyan tenor Alessandro Safina sahne aldılar. İki yabancı sanatçının da performaslarını etkileyici buldum. Buradaki eleştirilerim elbette sanatsal olarak bir değer ifade etmekten ziyade, daha çok izleyici görüşleri anlamında değerlendirilirse daha isabetli olacaktır. Haddimi aşmak istemem. Ancak Sanatçı seçimi ile ilgili genel değerlendirmem bu organizasyon için Müslüm Gürses’den ziyade daha temsil kabiliyeti güçlü isimler seçilebilirdi. Aslında bu etkinlikte olsalar dediğim isimler olarak ; Ömer Faruk Tekbilek gibi dünyaca ünlü Türk müzisyen veya Mercan Dede gibi isimler de düşünülebilirdi. Yine böyle bir etkinlik için çok doğru bir isim olacağına inandığım dünya çağında ünlü piyanistimiz Tuluyhan Uğurlu da çok başarılı bir seçim olabilirdi. Sanatçının özellikle İstanbul temalı çalışmalar yapması güzel bir gönderme içerirdi. Bunun dışında illa pop sanatçısı düşünülüyorsa da ; çok kısa öneri olarak ilk akla gelen isimler içinde Tarkan, Sertap Erener, Manga, olabilirdi.
Semazen Gösterileri, Mehter Takımı ve Senfoni Orkestrası Çok Başarılı İdi
Etkinlik içerisinde bence çok başarılı bulunan unsurlara da vurgu yapmakta fayda var. Semazenlerin gösterileri hem kültürel olarak bizi yansıtmaları sebebiyle çok önemli bir tema idi. Hem de görsle bir şölen sundular. Bu açıdan da başarılı idi. Bilindiği gibi Mevlevilik artık tüm Dünya’da bizim coğrafyamızı tanıtan bir unsur. Dünya üzerinde önemli ülkelerde önemli üniversiteler Mevlevilik ve Sufi geleneği üzerine kürsüler kuruyorlar. Bu sebeple o temada çok güzeldi. Mehter Takımı ile Senfoni Orkestrası’nı ben aynı sahneye çok yakıştırıyorum. Beraberce Beethoven’ın Türk Marşı’nı çok güzel bir şekilde icra ettiler. Yine mehteranın gürselliği de son derece yüksekti.
Uluslar arası Etkinliklerde Dansöz Oynatmaktan Vazgeçelim Derim
Etkinlikte yersiz bulduğum bir unsur da “dansöz” teması idi. Genel itibariyle Türk denilince Dünya’ya “oryantal” dansın pazarlanmasına karşı çıkan birisi olarak, hele de uluslar arası etkinliklerde oryantal sahne almasına anlam veremiyorum. Türkiye’nin öne çıkarılacak çok daha önemli alanlarının olduğunu düşünüyorum. Türkiye denilince akla “ rakı, şiş kebap, dansöz” üçlemesinin gelmesi beni ziyadesiyle üzüyor. Biz bu üçlemeden çok daha fazlasıyız. Bu da çok ayrı bir konu.
Anadolu Ateşi Törenin En Görkemli Anı İdi
Etkinliğin belki de genelini kurtaran en önemli unsurlardan biri de bence Mustaf Erdoğan’ın Anadolu Ateşi ‘nin “ Troya” adlı gösterisi idi. Çok geniş bir kadro, başarılı kareografi, başarılı kostümler, başarılı ritm, ahenkli bir topluluk. O kadar çok sayıda insanın, bu hızda ve son derece ahenkli dansları çok etkileyici idi. Dans gösterileri esnasında yeri geldi Karadeniz yöresine gittik, yeri geldi Zurna’nın sesi ile coştular. Çok hoştu. Bu güzel etkinliğe rağmen hak ettiği görselliği yakalayamadığını düşünüyorum. Bunun da temelde iki sebebi var. Birincisi spor salonunda kurulan alanın Anadolu Ateşi’ne yetmemesi. Çünkü bazen alan o kadar kalabalık oluyordu ki, geniş açı çekim yapmadan ekibi tamamen görüntülemek mümkün değildi. İkincisi ise “kameraman”ların başarısızlığı idi. Anadolu Ateşi gösterisi boyunca kameramanlar gösterinin izlenememesi için elinden geleni yaptılar. Kimi zaman alakasını çözemediğim yakın çekimler kimi zaman alakasız alttan çekimler derken asıl görkemini yakalayamadık.
Tüm bu anlattıklarımı özetleyen kısa maddeler halinde etkinlikten akılda kalanları sıralayacak olursak :
- “Cirque du Soleil”in turnuva için özel tasarladığı gösteri başarılı idi.
- Senfoni orkestrası ve Mehteran takımı başarılı idi.
- Sunuculardan Mehmet Ali Alabora hatalarına rağmen genelde başarılı idi.
- Semazen gösterisi çok güzeldi.
- Anadolu Ateşi gösterisi adeta görsel bir şölendi.
- Müslüm Gürses bence hatalı seçimdi.
- Acilen bu tür etkinlikler için Sezen Aksu dışında da isimler düşünmeliyiz.
- Anadolu Ateşi düzeyinde etkinlikler için sahne düzenleme işini daha ciddiye almalıyız.
- Konuşmacılar için “sunuş alanı” hazırlamalıyız.
- Türkiye’nin uluslar arası arenadaki etkinliklerinde “oryantal” dansçı sunumundan vazgeçmeliyiz.
- Gazetelere etkinliğin büyüklüğünü anlatırken kullanılan 118 km kablo döşedik gibi garip Amerikanvari reklam araçları yerine provalara ve planlamaya daha fazla vakit ayırmalıyız.
- Bu gibi etkinliklerde sunucuların doğaçlama yapmalarından ziyade metinlere sadık kalmalarını sağlamalıyız.
- Gerekirse gösteriler için alternatif sahneler hazırlama işine dikkat etmeliyiz.
- Basketbol açılışı gibi uluslar arası etkinlikleri basında yansıtırken “açılışın babası” gibi söylemleri kullanmamalı.
Son söz olarak söylemek istediğim ; bu ve benzeri etkinlikler para ile satın alınamayacak düzeyde tanıtım değeri olan etkinliklerdir. Bu sebeple son derece profesyonelce hazırlanmalıdır. Bu kadar büyük organizasyonları hazırlamak kesinlikle kolay iş değildir. Çok farklı milletlerden çok farklı dillerden birçok misafiri aynı anda, aynı mekanda, saniyelerin dahi önem kazandığı bir platformda ağırlamak kolay iş değil. Bunları da biliyoruz. Ancak bunların hiçbiri mazeret olmamalı.
Bu ülkede bu ve benzeri organizasyonlar çok daha iyi OLABİLİR, OLMALI. OLACAK.
FIBA 2010 Açılış Töreni Müslüm Gürses – Paramparça from omerfarukozgur on Vimeo.
hocam sonuna kadar haklısınız.Müslüm Gürses yerine keşke başka biri çıksaydı.Arabesk kültürü için onu çıkartmışlardır diye düiünüyürum.Bunu önemli bir yazar olan Hıncal Uluç sizin düşüncelerinizle hem fikirdi.Şöyle dedi “Müslüm Gürses o sahneye yakışmadı.O sahneye İbrahim Tatlıses çıksa daha iyi olurdu.Adam da müthiş bir tenor ses var” dedi.Özetle hocam açılışı bende beğenmedim.Ama bunlar umarım ülkemize ders olur böyle büyük organizasyonlar için.
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Hıncal Uluç’un konu ile ilgili yazısından maalesef haberdar değildim. En kısa sürede yazısını inceleyeceğim. Bu gibi organizasyonlar Türkiye’nin uluslararası tanıtımı açısından çok önemli. Çok güzel organizasyonlar yapabilecek kapasiteye ve insan gücüne sahibiz. Bizim eleştirlerimiz de daha iyilerinin yapılması için acizane önerilerden ibaret.